İsveç Mahkemesi, Lina Ishaq’ı Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar Sebebiyle 12 Yıla Hapis Cezasına Çarptırdı
Stokholm, 11 Şubat 2025
Stokholm Bölge Mahkemesi, Lina Ishaq’ı 2014 ve 2015 yıllarında Suriye’nin Rakka şehrinde Ezidi kadınlar ve çocuklara yönelik soykırım, insanlığa karşı suçlar ve ağır savaş suçları işlemekten 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Bu dava, IŞİD (İslam Devleti) üyelerinin Ezidi azınlığını sistematik bir şekilde zulmetmeleri konusunda uluslararası düzeydeki daha geniş çabaların bir parçasıdır.

Stokholm Bölge Mahkemesi.
Fotoğraf: Ezidi Times ©.
IŞİD’in Ezidi Halkına Yönelik Soykırımı
Bu suçlar, IŞİD’in Ezidilere yönelik iyi belgelenmiş kampanyasıyla bağlantılıdır. Ezidiler, kuzey Irak’ın Sinjar bölgesine ait bir etnik ve dini azınlıktır. 3 Ağustos 2014’te IŞİD, Ezidi köylerine koordine edilmiş saldırılar başlatarak binlerce Ezidiyi öldürmeyi, İslam’a zorla dönüştürmeyi ya da onları IŞİD’in sözde hilafetine entegre etmeyi amaçladı.
Dönüşmeyi reddeden erkekler idam edilirken, kadınlar ve çocuklar köle yapılmış, kaçırılmış ve zorla çalıştırılmış ve cinsel şiddete uğramıştır. Mahkeme, IŞİD’in eylemlerinin Ezidi halkını bütünüyle ya da kısmen yok etmeyi amaçladığına karar vermiştir.
Lina Ishaq Suçlu
Lina Ishaq, Ezidi kadınları ve çocukları neredeyse beş ay boyunca evinde esir tutmaktan suçlu bulunmuştur. Mahkeme, onları mal gibi muamele ettiğine, zorla dini dönüşüm uyguladığına ve fiziksel ile psikolojik şiddet uyguladığına karar vermiştir.
İşlediği suçlar arasında şunlar yer almaktadır:
• Ezidi esirleri İslam’ı uygulamaya, Kuran okumaya ve günde beş kez namaz kılmaya zorlamak.
• Ezidi inançlarını (Şarfadin) uygulamalarını, kendi dillerinde konuşmalarını veya kültürel kimliklerini ifade etmelerini yasaklamak.
• Katı hareket kısıtlamaları getirmek ve onları başörtüsü veya nikap gibi dini giysiler giymeye zorlamak.
• Bazı mağdurlara fiziksel şiddet, sözlü hakaretler ve aşağılayıcı muamele yapmak, onları “kafirler” ve “köleler” olarak tanımlamak.
• Ezidilerin infaz edilmesini gösteren IŞİD propagandasını izlettirmek ve IŞİD’in “inanmayanları” öldürmeyi amaçladığını beyan etmek.
• Onları kölelik benzeri koşullarda ev içi hizmete zorlamak.
• Bazı Ezidi esirlerinin başka IŞİD üyelerine satılmasına ve transfer edilmesine yardımcı olmak.
Mahkeme, Ishaq’ın eylemlerinin, mağdurlarının, aralarındaki üç çocuğun yedi yıl boyunca esir tutulması da dahil olmak üzere, köleliğe ve acıya devam etmelerine doğrudan katkıda bulunduğuna karar verdi.
Mağdurlar Üzerindeki Etki
IŞİD ve özellikle bu davada Lina Ishaq tarafından işlenen vahşet, mağdurlar üzerinde kalıcı ve ağır travmalar yaratmıştır.
Birçoğu ömür boyu sürecek psikolojik rahatsızlıklar geliştirmiştir, ve IŞİD esaretinde büyüyen Ezidi çocuklar dillerini, kültürlerini ve dini kimliklerini kaybetmiş, serbest kaldıklarında kendilerini Müslüman olarak kabul etmiştir.
Mahkeme, IŞİD’in suçlarının daha geniş etkisini de kabul etmiş, Ezidi halkının sürgüne zorlandığını ve birçoğunun hala mülteci kamplarında yaşadığını veya kaybolduğunu belirtmiştir.
16 Yıl Hapis Cezası Gerektiren Suçlar
Lina Ishaq, Ezidi mağdurları üzerinde ağır acılara neden olduğu ve çocukları IŞİD’in ideolojik sistemine zorla dahil ettiği için soykırımdan suçlu bulunmuştur. Ayrıca, kölelik, zulüm ve insana yakışmayan muamele de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar ile silahlı çatışma sırasında sivillere karşı ağır savaş suçları işlemekten suçlu bulunmuştur.
Mahkeme, suçlarının ciddiyetinin 16 yıl hapis cezasını gerektirdiğine karar vermiştir, ancak daha önceki bir mahkumiyet nedeniyle bu ceza 12 yıla indirilmiştir. Ayrıca, Suriye yasalarına göre, Ezidi mağdurları tazminat almaya hak kazanmıştır.
Bu dava, İsveç’in IŞİD’in soykırımı ve savaş suçlarına karışan bireyleri yargılamak için gösterdiği çabada önemli bir hukuki örnek teşkil etmektedir, ancak aynı zamanda tüm devletlerin kendi vatandaşlarını tek tek yargılamasının ne kadar etkisiz ve zaman alıcı olacağını da göstermektedir.
Eğer gerçekten uluslararası bir taahhüt varsa, suçluları sorumlu tutmak ve Ezidi hayatta kalanlar için adalet aramak adına, Ezidi soykırımı için bir uluslararası mahkeme kurulmalıdır. Şu ana kadar, bir mahkeme kurmanın karşısındaki ana argüman, sadece “bir tarafı” (IŞİD’i kastederek) yargılamak için bir mahkeme kurulmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı olmuştur. Ancak bu mantık, hiçbir çatışmanın olmadığı ve mağdurların belirli bir “çatışma tarafı” oluşturmadığı göz önünde bulundurulduğunda saçmadır.
IŞİD sadece Ezidilere karşı suç işlemedi. IŞİD, bölgede tüm azınlıklara saldırmıştır ve bu farklı etnik ve dini grupları bir “çatışma/situation”ın tarafı olarak görmek kategorik olarak yanlıştır. Etkilenen mağdurların aslında hiçbir ortak noktası yoktur. Bir Ezidi ile bir Süryani mağdurunun ne ortak yanı olabilir? Silahlı bir güç oluşturdular mı? IŞİD’e karşı savaşan bir siyasi grup temsil ettiler mi? Kesinlikle hayır. Dolayısıyla, uluslararası toplumun, bir mahkeme kurmamak için dayandırdığı mantık temelsizdir ve aslında sadece harekete geçmekten kaçınma yoludur. Bu sadece mağdurlara bir başka ihanet değil, aynı zamanda uluslararası toplumun adaletle ilgilenmediğinin bir göstergesidir. Yugoslavya ve Ruanda’daki tribunaller sadece güçlü devletlerin siyasi çıkarları nedeniyle kurulmuş ve bu yüzden kuvvetli bir şekilde kurulmaları için baskı yapılmıştır.
Tüm bu hukuki ve siyasi kurallar ve oyunları bir kenara bırakalım, biz mağdurlara ne diyoruz? Onlara, neden IŞİD’den korunmaları için harekete geçmedik diye ne söyleyeceğiz? Son olarak, onlara, bugün IŞİD üyelerinin Avrupa ve Orta Doğu’da dağılmış bir şekilde, İslam hilafetinin geri döneceğini gururla ilan ederken, neden hiçbir şey yapmadığımızı sorarlarsa, ne diyeceğiz? Onlara ne söyleyeceğiz ve nasıl gerekçelendireceğiz ki teröristlerin özgürce gezip hayatlarını sürdürmelerine izin verirken, tüm bu mağdurlar hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışsınlar, eski hayatlarını yeniden bulabilmek için?
0 Comments